20 Ocak 2010 Çarşamba

Kaza Namazı 2



Peki kazaya bıraktığımız namazlarımıza nerden başlamalıyız? Nasıl kılmalıyız ?

Her farz namazlarımızın sonunda o vaktin kazasını kılabileceğimiz gibi, sünnetlere de kazaya niyet edebiliriz.
Aziz peygamberimiz (SAV) bazı namazların önünde, bazılarının arkasında, bazılarınında hem önünde hem de arkasında Allah rızası için namaz kılmıştır. Bunlara da niyet ederken örneğin; 'niyet ettim Allah rızası için öğle namazının ilk sünnetini kılmaya' dememiş, sadece ' Allah rızası için namaz kılmaya' diye niyet etmiştir.

Dolayısıyla bizler, kaza namaz borcu fazla olanlar, sünnetleri kazaya niyet edebiliriz. Böylece hem kaza borcumuzu ödemiş olur, hem de sünnet sevabından mahrum kalmamış oluruz.

Zira maliki, hanbeli ve şafi mezheplerine göre kaza namazı borcu olanların nafile namaz kılmaları haramdır, günahtır buyurulmuştur. Hanefi mezhebine göreyse kaza namaz borcu olanların nafile namaz kılmaları doğru değildir, nafile namazları kabul olmaz buyuruluyor.

Bu yüzdendir ki akıllı bir müslümanın bu şuurla bir an evvel üzerindeki namaz borcundan kurtulması gerekir.

Rabbim hepimize şuurlu bir şekilde ve huşu ile kaza, farz ve nafile namazlarımızı kılmayı nasip etsin inşallah...

1 Ocak 2010 Cuma

Yeni Bir Yıl


Sevgili arkadaşlar yeni yılda Rabbim hepinize sağlık, mutluluk, huzur, helal ve bereketli para, bu dünya için olduğu kadar ahiret hayatı içinde çalışma azmi nasip etsin. Ülkemiz ve Dünyamız içinde savaşsız, küresel ısınmasız ve global krizsiz bir yıl olur inşallah.
Hepinize hayırlı yıllar...

24 Aralık 2009 Perşembe

Kaza Namazı 1


Biz ahir zaman insanları modern(!) ve çağdaş (!) yaşamın getirisiyle hayatımızda aslında bizler için çok da önemli olan bazı şeyleri atlıyoruz. Bunlardan birisi ve hatta benim için en önemlisi namazlarımız...

Kazaya bırakılmış, iş, güç, yoğunluk ve yorgunluk gibi daha pek çok bahane üreterek kılmadığımız, terk ettiğimiz namazlarımız...

Aslında mü'min olmanın en önemli şartı önce iman etmek, Allah'ın varlığına biriğine, onun kitaplarına, meleklerine, peygamberlerine inanıp ahiret gününe, kaza ve kaderin Allah'tan geldiğine inanmak. İmandan sonraki en önemli olan ibadetimizde NAMAZ KILMAK...

Bir mü'mini münafıktan ayıran en önemli özellik bu.. Namaz kılıyor olmak. Peki biz ahir zaman insanları tarafından bu ibadete neden yeteri kadar önem verilmiyor?

Namaz müminin miracı, ve gözümün nuru diyen bir peygamberin (SAV) ümmeti olarak, nedir bizi bu ibadetten alıkoyan?

Resulullah'ın (SAV) zamanında ehli beyti, sahabeyi oyalayacak işleri, namazlarını kılmalarına engel olacak sebepleri hiç yok muydu sanki? Onlarda ticaretle uğraşıyorlardı. Evlerinin, ailelerinin nafakalarını bir şekilde çıkarmak zorundaydılar; ama onlar savaşlarda dahi namazlarını cemaat ile eda etmiş, her ne olursa olsun, iki elleri kanda olsa dahi namazlarına sarılmış, namaz için hiç bir bahane üretmemiş, hatta namaza durdukları anda hiç bir dünyevi meseleyi akıllarına getirmemiş öncü ve örnek şahsiyetler...

Onların namazlarını terk etmek gibi bir bahaneleri yoktu; çünkü onlar hayatlarının merkezlerine namazı koymuşlardı. Yolculukta da olsalar, hasta olup yataklara da düşseler tek düşünceleri vakit girdiğinde namazlarını eda edebilmeleriydi.

Ne yazık ki biz ahir zaman insanları için durum hiç de öyle değil. Bizler neredeyse içimizden ' bir engel olsada namazımı kılmasam' diyeceğiz. Halbuki bir insanın namazını kazaya bırakması, namazını terk etmesi, zamanında kılmaması en büyük günahlardan biri. Ama biz bu durumu o kadar adet haline getirdik ki bunun farkında bile değiliz.

Ne yazıkki ölüm insana çok yakın. Hayatta her an her şey olabilir. Bu duyarlılıkla vakit namazlarımıza ve kazaya kalmış namazlarımıza dört elle sarılmalıyız ve bir an evvel bu borçtan kurtulmalıyız.
İnsan, nefsine en ağır gelen bu ibadete bir kere kararlılıkla başladı mı zamanla istese de onu bırakamıyor. Tabi bu zahmetli, sürekli şeytan ve nefisle mücadele edilmesi gereken zor bir süreç.

Rabbim hepimizi bu kararlılıkla vaktinde seccade başına oturmayı nasip etsin...
Amin...

20 Aralık 2009 Pazar

Tesettürün Dinimizdeki Yeri


Kur'an-ı Kerim'de mealen şöyle buyuruluyor: '' Mü'min kadınlşara söyle gözlerini sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, görünen yerleri hariç ziynetlerini göstermesinler, baş örtülerini yakalarına kadar örtsünler'' (Nur/ 31)

Bu ayet-i kerime'de de görüldüğü gibi bazı hususlar Kur'an-ı Kerim' de net bir şekilde açıklanmamış. Kendini bilmez bazı ilahiyat mezunları, hatta ilahiyat profesörleri(!) buradan yola çıkarak Kur'an'da örtünmenin olmadığını, kadınlara tesettürün farz olmadığını savunabiliyorlar.

Halbuki bizim dinimiz sadece kutsal kitaba tabi olmayıp Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hadisi şeriflerine ve sünnetlerine de tabidir. Bu konuda ve her konuda Alemlerin Efendisi'nin de (s.a.v.) sözlerine bakmak gerekir. Allah'ü Teala Nalh Suresi 44. ayette ''sana indirdiğim kur'anı insanlara anlamaları için açıkla'' buyuruyor.

Resulullah Efendimizin (s.a.v.) açıklamalarına göre ayet manası şöyledir: ''Mü'min kadınlara söyle gözlerini yabancı erkeklere bakmaktan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, (el, yüz) gibi görünen yerleri hariç, (kolye, küpe, bilezik, kına, sürme) gibi ziynetlerini, ve (ziynet taktıkları baş, kol, ayak, kulak) göstermesinler. Baş örtülerine yakalarına kadar (saç, kulak ve gerdanlarını) örtsünler.( Nuh / 31)

Değerli arkadaşlar bu ayet-i Kerime'den ve hadis-i şeriflerden de anlaşıldığı üzere tesettür, başörtüsü veya türban adı ne olursa olsun Rabbimizin kadınlara emridir ve her emir gibi uyulmak zorundadır. Bu emre hakkıyla uyanların mükafatlandırılacağı gibi uymayanlarında ahirette cezalandırılacağı kesindir ve asla şüphe götürmez.

Ben asla örtünenler cennetlik, örtünmeyenler cehennemlik olduğunu söylemiyorum. Tabii ki onu Hak Teala bilir. Yalnız örtülü bayanlara öcü gibi bakılıp, ' canım çağdaş yaşamda bu da olur mu? O eskidenmiş' diyenlerin ne kadar art niyet taşıdıklarını anlamaya ve anlatmaya çalışıyorum.

Rabbim hepimize iman şuuruyla O'nun emir ve yasaklarına uymayı nasip etsin ve bizlere de bu art niyetli insanlara karşı güç ve sabır ihsan eylesin...

Hayırlı pazarlar...

Günün Ayeti:"Ey Peygamber! hanımlarına, kızlarına ve müminlerin hanımlarına söyle, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını alsınlar. Bu, onların tanınmasını ve bundan dolayı incitilmemelerini sağlar. ALLAH, Gafûrdur, Rahîmdir. " (el-Ahzab, 33/59).

Günün Hadisi: Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) baldızı Hz. Esma bir gün O'nun huzuruna ince bir elbiseyle çıkmıştı. Efendimiz (s.a.v.) baldızına bakmadı ve mübarek yüzünü çevirip '' Ya Esma, bir kız namaz kılma yaşına gelince yüz ve elleri hariç vücudunu erkeklere gösteremez.'' buyurdu. (Ebu Davud)

14 Aralık 2009 Pazartesi

Modern (!!! ) Alış Veriş Merkezleri


Günümüz çağdaş toplumunda, Avrupai tarzda alışveriş merkezleri revaçta öyle değil mi? Bu AVM'lerde sinemadan kafeye, restoranlardan oyun salonlarına, modern çocuk parklarından kitapçılara, marketlerden, beyaz eşya ve giyim mağazalarına kadar daha pek çok kaliteli iş yerleri mevcut.

Biz büyük şehirde yaşayanlar özellikle soğuk havalarda açık mekanlarda gezilemeyeceğinden dolayı bu AVM'leri tercih ediyoruz. Hatta bu AVM'ler insanları o kadar oyalıyor ve eğlendiriyorlar ki sabah saatlerinde evinizden çıkıp büyük AVMlere gittiğinizde akşamın nasıl olduğunu anlamıyorsunuz bile.

Tüm bu faaliyetler için bir tek AVM yetiyor da namaz vakti gelip namazınızı kılmak istediğinizde nerede kılıyorsunuz? Camilerde... (tabi o anda AVM'ye yakın bir cami bulabilirseniz) Evet %99'u müslüman olan bir toplum olarak bu kadar sosyal faaliyete sahip olan çoğu mekanda namaz kılacak bir mescit bile bulunmayabiliyor. Ne kadar acı değil mi?

Hatta çoğumuz 'burada bir mescit var mı?' demeye bile çekiniyoruz. Zira karşımızdaki görevli, gayet pişkin bir şekilde, sanki bulunması imkansız bir şey sormuşsunuz gibi yüzümüze aval aval bakıp 'hayır' deyiveriyor.

Peki bu nasıl olur? Avrupa'da müslüman nüfus azınlıktayken okullarda birkaç müslüman öğrenci için bile mescit bulundururken, nüfusunun neredeyse tamamı müslüman olan bir toplumda nasıl olurda mescitsiz bir okul ve mescitsiz bir AVM olur?

Burası Türkiye, burada herşey mümkün gerçekten. Okullara başı kapalı öğrencilere yer verilmeyen, hatta kapalı öğrenci ve memurların öcü gibi görüldüğü bir müslüman(!) toplum burası. Örtüyü ve laikliği iki uç nokta olarak görebilen bir toplum...

Bu gidişe bir dur demenin zamanındır sevgili dostlar.. Ne zaman bir Avm'ye giderseniz sorun görevlilere; ama 'burada mescitvar mı?' sorusu yerine 'mescit nerede?'diye sorun. sorun ki onlarda bu yoğun talep karşısında bizlere ibadetimizi rahatça yapabileceğimiz mescit bulundursunlar.

Allah'a emanet olun...

Not: bu yazı Senai Demirci'nin ''Namazı "satan" Alışveriş Merkezleri'' yazısından esinlenerek yazılmıştır.

10 Aralık 2009 Perşembe

Hayırlı Cumalar...

Cuma mü'minin bayramıdır. Bunu hepimiz biliyoruz. Peki cuma günü ve gecesi Allah rızası için yapılacak ibadetler, dualar nelerdir bunu biliyor muyuz?

Cuma günü gusl abdesti almak, güzel koku sürünüp temiz kıyafetler giymek, tınak ve saç kesmek sünnettir.
İslam Alimleri cumayı perşembeden karşılamak gerektiğini söylemektedirler. Perşembe ikindi namazından sonra istiğfar çekmek, gece de Kur'an-ı Kerim ve Yasin suresi okumak çok sevaptır.

Cuma günü sadaka vermek, çocukları sevindirmek çok sevaptır. Ayrıca bugün içerisine gizlenmiş bir dua saati vardır ki bu saati yakalayabilmek için sürekli ibadet ve dua etmek gerekir.

Ayrıca bu gün Peygamber Efendimize (s.a.v.) bol bol salevat-ı şerife okumalıdır. Bir hadis-i şerifde buyuruluyor ki: ''Cuma günü 80 salevat-ı şerif okuyanın 80 yıllık günahları affolur.''

Kabristan ziyaretlerinin bugünde yapılması çok mühimdir.

Kişi ikindi namazından sonra seccade üzerinde elinden geldiği kadar: Ya Allah, Ya Rahman, Ya Rahim, Ya Kavi, Ya Kadir sonra da dua etmelidir.

Hepimizin Cuması mübarek olsun sevgili dostlar.. Bu günden gereğince faydalanabilmek dileğiyle...

Günün Ayeti: Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. (CUM'A SURESİ / 9)

Günün Hadisi: Anne babasının kabrini cuma günleri ziyaret edenin günahları affolunur. Haklarını ödemiş olur. (Tirmizi)

8 Aralık 2009 Salı

Her An Her Şey Olabilir...





Bu video benim çok sevdiğim bir videodur. Gerçekten çok anlamlı. Bunu ilk izlediğimde çok etkilenmiştim. İnşallah sizde beğenir ve etkilenirsiniz.

Günün Ayeti:
Allah, ölecekleri zaman canlarını alır; ölmeyeni de uykusunda (bir tür ölüme sokar) Böylece, kendisi hakkında ölüm kararı verilmiş olanı(n ruhunu) tutar, öbürüsünü ise adı konulmuş bir ecele kadar salıverir Şüphesiz bunda, düşünebilen bir kavim için gerçekten ayetler vardır (39/42)

Günün Hadisi:
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu:
"Mümin can çekişirken, rahmet melekleri beyaz bir ipekle gelip, "Haydi, sen Allahtan, Allah da senden razı olarak, doğru Allahın rahmetine ve cennetine, sana kızgın olmayan Rabbe doğru çıkıp gidiver," derler.
Bunun üzerine, misk gibi güzel bir koku saçarak çıkar, melekler onu birbirlerine verirler. Gök kapılarına el üstünde getirirler ve derler ki, "Yerden size gelen bu koku ne kadar da ferahlatıcı!"
Sonra onu, mümin ruhların yanına götürürler. Onlar, sizden birinizin gurbette olan yakınına kavuştuğu zaman duyduğu sevinci duyarlar.
Yanına gelip sorarlar: "Fülan ne yaptı, fülan ne âlemde?"
Cevap verirler: "Bırakın onu, o dünya zevkine dalmıştı."
Gelen ruh: "O öldü, size hâlâ gelmedi mi?" der.
"Öyleyse o, Haviye cehennemine götürüldü" derler.
Kâfir can çekişirken, azap melekleri, ellerinde bir kamçı ile gelirler ve derler ki:
"Haydi, sen Rabbine karşı kızgın ve Rabbin de sana karşı kızgın olarak, Allahın azabına doğru çıkıver."
O da, leş kokusundan daha kötü bir koku içinde, Allahın azabına doğru çıkar. Sonunda arzın kapısına iletirler.
"Ne kötü bir koku!" diyerek, onu kâfirlerin ruhlarının bulunduğu yere götürürler."
Ebû Hureyre radıyallahu anh. Nesêî.